Pina, Akdeniz’e endemik iki kabuklu büyük bir midye türü. Ortalama yaşam süreleri 50 yıl olan ve boyları 120 santimetreye kadar çıkabilen pinalar, saatte 6 litre deniz suyunu temizleme özellikleri sayesinde deniz ekosisteminin doğal filtresi olarak nitelendiriliyor.İklim değişikliğine bağlı deniz suyu sıcaklıklarındaki artış nedeniyle 2016’da İspanya kıyılarında başlayan toplu pina ölümleri 2019 itibarıyla Çanakkale Boğazı’na kadar ulaştı ve Akdeniz’in Çanakkale Boğazı ile Cebelitarık Boğazı arasında kalan tüm bölgelerinde pina popülasyonlarının kaybedildiği tespit edildi.
Sarı, son yapılan araştırmalarda elde edilen sonuçlarla bu durumun değiştiğini, toplu pina ölümlerinin ardından sadece Marmara Denizi’nde yaşamını sürdüren pinaların Akdeniz ve Ege’de yeniden görüldüğünü söyledi.
Fransa, Yunanistan, Hırvatistan, İtalya ve Tunus’tan bilim insanlarının, ülkelerindeki denizlerde görmeye başladıkları canlı yavru pinaları rapor ettiğini aktaran Sarı, “2016-2019 yılları arasındaki toplu pina ölümleri Marmara Denizi’nde görülmedi ancak Marmara Denizi’nin başı da müsilajla dertteydi. Suyu temizleyen pina, Marmara için bir umuttu ve o umut şimdi Akdeniz’e hatta tüm dünyaya yayılıyor diyebiliriz. Bu çok güzel bir gelişme.” ifadelerini kullandı.
“MARMARA DENİZİ’NDEKİ AKINTILARLA EGE VE AKDENİZ’E ULAŞTIKLARI TAHMİN EDİLİYOR”
Dünya nüfusunun yüzde 60’ından fazlasının su kıyılarında yaşadığı ve atıkların doğrudan ya da dolaylı olarak denizlere boşaltıldığı düşünüldüğünde deniz suyunu temizleyen pinaların kirliliğinin önlenmesi açısından önemli bir rol oynadığına dikkati çeken Sarı, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu deniz canlılarının Akdeniz ve Ege’de yeniden görülmesiyle ilgili iki olasılık var. Birincisi, bu denizlerdeki çok korunaklı alanlarda tuzluluktan, sıcaklıktan ve iklim değişikliğinden nispeten az etkilenmiş kapalı habitatlarında eskiden beri saklı kalmış olan, çok sınırlı, nadir canlı bireylerden kaynaklanıyor olabilir. Daha büyük olasılık ise halen dünyadaki tek güçlü pina popülasyonunun bulunduğu Marmara Denizi’nden gitmiş olmaları. Bütün araştırmacıların hemfikir olduğu, ikinci olasılık. Bununla ilgili modeller geliştirildi. Akıntı sistemleriyle bu canlı pinaların görüldüğü alanlar birbiriyle örtüştürüldü ve 2023 yılının Aralık ayı başlarında bununla ilgili akademik bir yayın da yapıldı. Bu araştırmanın sonuçlarına baktığımızda canlı pina yavrularının görüldüğü alanlarla Marmara Denizi’nden giden akıntıların birbiriyle çok örtüştüğü ortaya çıkıyor. Bu yüzden de şimdilik bu ikinci olasılık daha kuvvetli görünüyor.”
Pinaların yeniden görülmesine karşın kısa sürede yayılış göstermelerinin beklenemeyeceğini vurgulayan Sarı, “Büyük bir kitlesel ölümün telafisi birkaç yıl içerisinde gerçekleşemez. Akdeniz’deki pina popülasyonunun birkaç yılda yeniden kazanılacağını düşünmeyelim lakin mevcut stokların korunmasını sağlayarak Akdeniz ve Ege’de canlanmaya başlayan popülasyonları desteklersek, o bölgelerdeki araştırmacılar bunu desteklerse, devlet politikalarıyla buraları koruma alanı ilan eder ve her türlü tedbir alınırsa, pinaların zarar görmesi engellenebilir.” diye konuştu.
“YEREL YÖNETİMLERİN KORUMA STRATEJİLERİNİ BENİMSEMESİNİ İSTİYORUZ”
Marmara’da kirlenen deniz suyunun Alaska’ya, Norveç’te bir tankerin kirlettiği deniz suyunun Marmara’ya kadar ulaştığını yani tüm deniz ekosisteminin birbiriyle bağlantılı olduğunu anlatan Sarı, pina popülasyonundaki artışın uzun vadede tüm deniz ekosistemine çok olumlu etkileri olacağının altını çizdi.
Akdeniz’deki en eski ve en dayanıklı denizel organizmalardan birinin pina olduğunu, bu canlıların yaklaşık 20 milyon yıldır kuraklık, iklim değişikliği ve kirlilik gibi problemlere rağmen varlıklarını sürdürdüğünü dile getiren Sarı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Pina’ya dair bilgilendirmeyi artırmamız lazım. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının koruma çalışmaları için harekete geçtiğini biliyoruz ve bundan memnunuz. Biz de pinaları koruma stratejileri geliştiriyoruz. Bu koruma stratejilerini Marmara Denizi’nin çevresindeki yerel yönetimlerin, merkezi yönetimin benimsemesini istiyoruz. Yoksa bilimsel olarak edindiğimiz bilgileri biz sadece kendi aramızda tartışırsak, bu bilim camiası olarak bizi geliştirir ama pinaların korunmasına katkı sağlamaz. Marmara Denizi’ni kirlilikten korumamız lazım. 22 maddelik Marmara Denizi eylem planını amasız, fakatsız, uygulamamız gerekiyor.”